![]() |
Temsili |
Kadın lobiye gelip eşinin bacağının kanadığını söylediğinde
sonrasında olacaklar için hiç hazırlıklı değildim.
Doktora ihtiyacı olup olmadığını sordum, evet dedi.
Resepsiyondaki arkadaşlarım anlaşmalı doktorumuzu aradılar. Kesildi mi bacağı,
nasıl bir şey diye sordum doktora daha fazla bilgi verebilmek için, bana
damarının patladığını ve çok fazla kanadığını söyledi. Arkadaşlar bunu aynen
doktora aktarırken ben kadınla birlikte havuz başına gittim. Bir yandan da
damar nasıl patlar ya, diye düşünüyordum.
Damar bayağı patlamıştı ve adamın oturmakta olduğu şezlongun
etrafı kan içinde kalmıştı. İçimdeki küçük misafir ilişkileri sorumlusu, neyse
ki ön sıradaki şezlongların görüntüyü kapattığını ve diğer misafirlerin fazla
panik olmayacağını düşünüyordu.
Adamın bacağı, sanki birisi kalın uçlu bir kurşun kalemi
batırmış gibi delinmiş, kanıyordu. Hemen gidip gazlı bez, peçete ve pamuk
buldum, yaranın üzerine bastırdım. Adam parmağıyla deliği kapatmıştı ve çeker
çekmez kan resmen fışkırdı. Bir yandan gazlı beze sardığım pamuklarla deliği
bastırıyor, bir yandan peçetelerle kan içinde kalmış bacağı temizliyordum.
Doktor gelene kadar ilk bastırdığım bez kan içinde kalmış, ikincisine geçmiştim
ve yerler kan ve kanlı peçetelerle doluydu. O görüntü karşısında nasıl bayılmadığıma
hâlâ şaşarım. Sanırım o anda görev ve sorumluluk duygusu tuhaf bir
soğukkanlılık bahşetmişti bana.
Adama bunun nasıl olduğunu sordum. Bilmediğini söyledi. Bir
an yüzüyormuş, havuzdan çıkmış ve bacağı kanamaya başlamış. Çok kilolu, kel,
kırklı yaşlarında, neşeli bir adamdı. Akrabalarından biri güneşten korumak için
başına hasır bir şapka taktı, o ise doktoru beklerken sigara yaktı. On dakika
bile olmadan doktor varmıştı, ama bana çok daha uzun bir süre gibi gelmişti.
Doktor yaraya adam gibi bir pansuman yaptı, sonra
tansiyonunu ölçtü ve tansiyonunun çok yüksek çıktığını ve onu hastaneye
götürmesi gerektiğini söyledi. Ambulansı aradı, akrabaları pasaportunu ve
sigorta kağıtlarını getirdi, ben adamın kanlı ayağını temizleyip terlik
giymesine yardım ettim. Lobiye gidene kadar bacağı yeniden kanamaya başladı,
doktor bir kere daha pansuman yapmak zorunda kaldı. Ama adam gayet neşeli,
akrabalarına espriler yaparak, aman alt
tarafı azıcık kanadı, önemli bir şey değildir, havasında kendi başına
yürüyerek ambulansa bindi.
Aradan dört saat geçti, ben masamda otururken önümden
ağlayarak bir kızın geçtiğini gördüm. Yanında başka bir kadın onu
sakinleştirmeye çalışıyordu. Diğer misafirleri panikletmemek için sakin
görünmem gerekiyordu ama peşlerinden giderken koşasım geldi. Restoranın arka
tarafındaki bahçede, hastaneye giden adamın bütün akrabaları toplanmışlardı!
İki genç kız (adamın kızlarıymış) ağlıyor, müthiş uzun
boylu, iri yarı, sağ eliyle sol kulağını tutamayacak kadar kaslı ve çarşafları
bir gün değişmese sizi dövebilecekmiş gibi sürekli asık suratlı ve kalın sesli
adam (o da oğluymuş) onları azarlar gibi sakinleştirmeye çalışıyordu. Sorunun
cevabından ölesiye korkarak ne olduğunu sordum. Diğerlerinden biraz daha sakin
ama şokta gibi görünen bir kadın, “Heart
Failure,” dedi. (Kalp yetmezliği)
Ben heart kelimesini duyar duymaz tamam, adam gitti dedim. Hemen adamın tatlı neşeli yüzü
aklıma geldi, gülerek ve espriler yaparak ambulansa binişi… Daha birkaç saat
önce sapasağlamdı, hiçbir şeyi yoktu. Kalbi falan durmuş herhalde böyle
ağladıklarına göre dedim. Ne yapmam gerektiğini, nasıl tepki vereceğimi
şaşırdım. Adamın oğlu, daha bir şey belli
olmadan ağlamayın, diye kızları azarlayınca en küçük kız kardeşleri de
ağlamaya başladı. Yaşlı bir adam çocuğu sakinleştirmeye çalıştı, ben hastaneyi
arayacağımızı söyleyerek ön büroya koştum. Hastane arandı, bu esnada akrabalar
taksi istedi, dört kişi arabaya doluşup hastaneye gittiler. Adamın oğlu, küçük
kız ve yaşlı bir kadın geride kaldı. Ön büro şefimiz hastaneyle görüşmesini
bitirdi, adamın kalbinin falan durmadığını, ama kalp yetmezliği yaşadığını
söyledi. Tansiyonu çok yüksekmiş ve bir türlü düşüremiyorlarmış. Ama yoğun
bakımda falan bile değilmiş, yalnızca normal bir hastane odasında gözlem
altında tutuyorlarmış.
İki gün hastaneden çıkmadı adam ve ben iki gün boyunca her
an kötü bir haber gelecek diye neredeyse onlar kadar endişendim. Bardaki
çocuklardan birinin, “Yahu adam günde beş öğün burada Snack Bar’dan yemek
yiyordu, duble duble hamburgerler, biralar falan,” demesi, neden böyle
olduğuyla ilgili net bir fikir veriyordu aslında. Adam doktoru beklerken oturup
sigara yakmıştı ya! Burada sıcak da tetiklemiş, tansiyonu fırlamış falan. Hâlâ
durup dururken bacağının kanamasını anlayabilmiş değilim, ama olaydan sonra yeme
içmeme inanılmaz dikkat etmeye, daha sağlıklı yaşamaya karar verdim.
Üçüncü gün hastaneden çıktığında onu barda oturmuş limonata
içerken görünce koşup sarılasım gelmişti. Beslenmesine dikkat etmesi konusunda
doktorlardan ciddi uyarılar almıştı. Umarım bundan sonra kalıcı olarak
sağlığına dikkat eder de ailesini ve çevresini bir daha böyle korkutmaz. Çünkü
günün birinde gülerek ve espriler yaparak bir yerden çıkabilir, ama böyle sinsi
bir ölümü atlatamayabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder