Cinayet dizisini
tanıttığım bir yazıda, uyarlanmış olduğu The Killing dizisinden de söz
etmiştim. Dizinin üçüncü sezonunu dün akşam bitirdim ve bu final üzerine, şu
yazıyı da bitirdikten sonra, şöyle bir depresyona girip çıkmayı planlıyorum.
Forbydelsen isimli
Danimarka yapımından uyarlanan bir dizi The Killing. Danimarka versiyonunu
izlemediğim için bir karşılaştırma yapamayacağım, ama Amerikan versiyonunda epey
iyi bir iş çıkarmışlar. Kurgusu, olay örgüsü, karakter yaratımları ve
oyunculuklar çok başarılı. Bu dizi aslında iki sezon sürmüş ve 2012'de yapımcı AMC tarafından iptal edilmişti. Fakat sonra aynı yıl içinde devam kararı alınmış ve üçüncü sezon çekilmiş. Üçüncü sezon sonunda dizi 2013'te yine iptal edilmiş, fakat yine yoğun istek üzerine dördüncü ve son sezon için sipariş alınmış. İçimden bir ses bu böyle devam ederse beşinci hatta altıncı sezona kadar görebiliriz diyor.
![]() |
Dedektifler Stephen Holder ve Sarah Linden |
Dizinin başrollerinde
Mireille Enos ve Joel Kinnaman, Seattle’da iki polis dedektifini canlandırıyor.
Dedektif Linden teşkilattan ayrılmak üzeredir ve son gününde yeni bir cinayet
davasına kendini bulaştırır. Aslında Linden’ın yerine gelecek olan Dedektif
Holder bu davayı üstlenmeye hevesli ve hazırdır, fakat biraz da önceki
davalarından edindiği yaralar dolayısıyla Linden bu davayı sonuca ulaştırmadan
ayrılmak istemez. Gidişini erteleye erteleye ve bunu yaparken de özel
hayatından bir şeyler kaybede kaybede ikinci sezonun sonunda dava çözülene
kadar masasında kalır. Sudan çıkarılmış bir aracın bagajında bulunan, Rosie
Larson isimli genç bir kızın davasıdır bu ve iki sezon sırf göründüğünden çok
daha karmaşık olan bu cinayet davasının çözülmesi üzerinedir.
Bu ilk iki sezon
içerisinde Holder bir ara Linden’ın önemli bir hatıraymış gibi sakladığı çocuk
resminin ne olduğunu sorar. Bu, Linden’ın önceki ortağıyla birlikte çözdüğü bir
cinayet davasından kalma bir hatıradır. Küçük bir çocuk, annesinin cesediyle
evlerinde bir hafta boyunca tıkılı kalmıştır ve çocuğu Linden bulmuştur. Çocuk
hiçbir şey konuşmamış, sadece Linden’e bu resmi çizmiştir. Kadının cinayeti
için daha önceden de sabıkası olan kocası tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Bu
olayı anlatırken Linden adamın aslında suçlu olduğuna inanmadığını belirtir.
Masum birini hapse attıklarını düşünmektedir ve işte baş karakterimizi içten
içe bitiren, onu yaralayan olay budur.
Üçüncü sezon doğrudan
bu küçük detay üzerine inşa edilmiş. Linden’ın masum olduğuna inandığı Ray
Seward, karısının cinayetinden suçlu bulunmuş ve idam cezasına çarptırılmıştır.
Fakat aynı anda, Trisha Seward’ın cinayetine benzer özellikler gösteren başka
bir ceset ortaya çıkar. Linden, Trisha Seward’ın gerçek katilinin hâlâ dışarıda
olduğuna ve öldürmeye devam ettiğine inanarak kendini bu soruşturmaya dahil
eder. Aynı katilin imzasını taşıyan başka cesetler ortaya çıkar, potansiyel bir
kurban olduğundan kuşkulandıkları bir kız ortadan kaybolur ve Ray Seward’ın vakti
azalırken, Linden ve Holder’ın ellerinde çok az ipucu vardır.
![]() |
Ray Seward |
Dizinin üçüncü sezonunu
izlerken özellikle Ray Seward’ın karakterine ve masum olduğunu bile bile ölüme
gün sayan bu adamın sezon boyunca ne değişimlerden geçtiğine dikkat edin. Onu
canlandıran Peter Sarsgaard’ın oyunculuğunun da karakterle böylesi bir bağ
kurulmasına etkisi göz ardı edilemez. Özellikle 3x10’daki performansı bence bu
sezona tavan yaptırmış.
Bu sezonda bir başka favori karakterim de Bullet oldu.
Erkek gibi giyinen ve kızlara ilgi duyan bu kıza ilk başlarda saç modeli
yüzünden tilt olsam da, zamanla karakterini sevmeye başladım. Özellikle Holder’la
aralarındaki ilişki, Holder’ın kıza bir ağabey gibi olması ve Bullet’ın da onu
idol alması çok tatlıydı.
Linden’ı ise bu sezonda
çok zayıf buldum. İlk iki sezonda sergilenen kararlı, inatçı, soğuk dedektifin
kabuğu çatlamış, altında zayıf ve incinmiş bir kadın ortaya çıkmış. Linden güçsüzleşirken
Holder’ın daha silik olan karakteri ise belirginleşmiş ve daha ön plana çıkmış.
Görmeye alışkın olmadığımız tipte, değişik yaklaşımları olan, takım elbise
yerine tercih ettiği kapüşonu ve kotuyla çetelerin ve gençlerin arasına kolaylıkla karışabilen, polis demeye bin şahit, farklı ikna yöntemleri kullanan
ve güçlü sezgileri olan bir dedektif Holder. Hatta çirkin saç modeli,
bakımsızlığı ve el örgüsü kazaklarıyla Linden’ın da gördüğüm en orijinal
karakterlerden olduğunu söylemek mümkün.
Sonuç olarak bana,
muhteşem bir kurgu ve hikaye sunan, şaşırtmacalarla, ters köşelerde, gizemle
dolu ilk sezonla aynı hisleri uyandırabilen üçüncü sezonu çok etkileyici bulduğumu
söyleyebilirim. CSI’lardan, Criminal Minds’lardan farklı bir polisiye
arayanlara bu diziye başlamalarını tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder