X-Men: Storm Neden En İyisi?


Yıl 1963...

Bir grup süper güçlere sahip genç öğrenci, tekerlekli sandalyeye mahkum ve dünyanın en güçlü telepatı olarak bilinen bir adamın kanatları altında toplanmış, dünyanın en özel okulunun öğrencileri olarak dünyayı kurtarmaya adaylar. İçlerinde çirkin ayaklı bir izbandut (Beast), yakışıklı ve kanatlı bir zengin çocuğu (Angel), kardan adama benzeyen bir velet (Iceman), gözlerinden ışın atan ve ilk adını Slim koyarak bütün karizmasını batırdıkları bir takım lideri (Cyclops) ve resmen çok mühim olmasa da mecburiyetten koydukları bir kızcağız (Marvel Girl/Jean Grey).

E tabi yıl 1963. İnsanlar alışkın değiller güçlü, savaşçı kadın kahramanlara. İnsanların gözünde kadın hâlâ narin, kibar, korunması ve bakılması gereken bir canlı o zamanda. Zira Jean Grey'in yaşadığı da bu. Özgüveni düşük, erkekler pata küte dövüşürken telekineziyle ancak bir şeyleri dürtükleyen, uzaktan müdahale eden, genellikle kötü adamlar tarafından kaçırılan ve onun aşkı için yarışan takım arkadaşları tarafından kurtarılan, idman odasında bile çocuklar dövüşürken bir kenarda kendi başına telekineziyle kitap mitap kaldıran ezik mi ezik bir kadın kahraman çizmişler.

Çizgi romanın satışları düşer, beş yıl hiç yayınlanmaz ve yıl 1975'i gösterdiğinde, X-Men'in başına gelen en güzel şey gelir: Chris Claremont.

Yalnızca Cyclops'u olduğu yerde bırakıp yepyeni bir X-Men kadrosu yaratır Claremont. Ve okuyucuya Storm'u tanıtır. Storm yalnızca havayı kontrol etmek gibi muazzam bir güce sahip olmakla kalmaz, bir de beyaz saçlıdır, siyahidir, hem de kadın bir siyahidir. Irkçılığın hâlâ hat safhada olduğu bir Amerika düşünün ve bu atmosferde siyahi bir kadın karakterin ne kadar sıradışı olduğunu anlayın. Uçuyor, fırtınalar yaratıyor, zeki ve her şeyden önemlisi, müthiş bir irade gücü var. Hatta bence sahip olduğu bütün mutant ve fiziksel dövüş becerileri bir yana, Storm'un en büyük gücü iradesidir.

Üstelik özgeçmişi ve kişiliği de çok dolu bir karakter. Konuşmasıyla, tavırlarıyla, karakterine özgü yanlarıyla Storm'un diğerlerinin arasında çok farklı olduğu hemen anlaşılıyor. Öyle ki Claremont'un X-Men'in yazarı olduğu 17 sene boyunca kadroda yeri hiç değişmeyen iki karakter var sadece, onlar da Storm ve Wolverine.

Yalnızca Storm'la kalmamış, Claremont Jean'i de daha yazdığı sekizinci sayıda yeniden ele alıp çizgi roman tarihinin en ölümsüz karakterlerinden bir diğerini, Phoenix'i yaratmış. Kadın resmen yenilmez. Bütün ekibi kasıp kavuruyor ve varlığı ve ölümü ile X-Men'in en unutulmaz hikaye örgülerinden birinin başrolü oluyor. (Jean Grey'in Marvel Girl'den Phoenix'e dönüşümünü buradan okuyabilirsiniz). Daha sonra diğer kadın süper kahramanlar da gelmeye devam etmiş Claremont imzasıyla: cesur Kitty Pryde, vurdu mu oturtan Rogue, asi ve gizemli Rachel Summers, seksi ve ölümcül Psyclocke... Kısacası Claremont yarattığı bu kadın kahramanlarla çizgi roman kültürüne çağ atlatmış.

Geldiği yerde tanrıça olarak bilinir Storm. Merhametli bir tanrıça. Asla öldürmeme yemini vardır Storm'un. Elbette bir noktada bu yemini bozacak olması kaçınılmazdır ve bu her seferinde onu ciddi bir psikolojik çöküntüye götürür.

Çocukken Kahire'nin en ünlü hırsızlarından biriymiş Storm. Eğer bir kapıyı süper güçleriyle patlatarak açacak durumda olmazsa, hâlâ sürekli üzerinde taşıdığı telleriyle önüne gelen kilidi açıp çok kez takım arkadaşlarını kurtarmışlığı vardır.

Yine çocukluğundan, anne babasını kaybettiği olaydan kalma klostrofobisi de var. Bu kapalı alan fobisi pek çok kez onu en kritik zamanlarda felç bıraksa da, irade gücü sayesinde takım arkadaşlarını asla yarı yolda bırakmadı şimdiye kadar.

Ben bunu bilmiyordum, o yüzden gördüğümde epey bir şok olmuştum ama, Storm'un bir ara punk takıldığını biliyor muydunuz? Silahsız ve süper güç kullanmadan fiziksel muharebede Calisto'yu yenip Morlock'ların lideri olduktan kısa bir süre sonra kesti saçlarını. Bu esnada Cyclops'un yokluğunda X-Men takımının da lideriydi. Akademi'nin tavan arasında kalırdı, çünkü orayı bitkileri için sera olarak da kullanırdı. Bitkilerini çok severdi. Punk olduğu dönemde bitkilerini de kaldırdı ortadan. Öldürmeme yeminini bozmasıyla birlikte karakterinin değiştiğini, bunu vurgulamak için de imajını ve yaşam tarzını değiştirmesi gerektiğini söyledi.

Storm'un bir dönem süper güçlerini kaybettiğini biliyor muydunuz? Hem de epey uzun bir süre Storm süper güçleri olmadan X-Men olarak kalmaya devam ediyor. Bir noktada evlilik stresi yaşayan Cyclops takıma geri dönüp Storm'un yetersiz kaldığını iddia ederek yeniden takım liderliğinde hak iddia ediyor. Yetersiz kalacakmış Storm! Onun kadar iradeli bir insan herhangi bir konuda yetersiz kalabilirmiş gibi... Teke tek dövüşte, hem de hiçbir gücü olmadan yendi Cyclops'u Storm ve liderliğini korudu.


Aşk hayatı da oldu Storm'un. Forge'a aşık oldu, hem de epey sevdi onu. Süper güçlerini kaybetmesine yol açan silahı onun icat ettiğini öğrenmesi, karakterini uçurumun kıyısına getiren bir olaydı...

Daha nice maceraları oldu Storm'un fakat benim okuduğum kısacık kısımda şahit olduklarım bunlardı.

IGN'nin 2011 yılı En İyi 100 Süper kahraman listesinde birinci sırayı almayı gerçekten hak etmemiş mi sizce de?

Yorumlar