İnceleme - Hayatımı Mahveden Bir Dizi: Breaking Bad


Bu diziye başlayarak hayatımın belki de en büyük hatasını yaptım. Eskiden ne güzel vasat yapımlardan zevk alan, başladığı dizileri sonuna kadar götüren bir dizi severdim. Fakat Breaking Bad’i izledikten sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Hani ismi bile duyulmamış bir yerde, kim bilir belki sivilceleri ilk kez çıkmaya başladığından beri orada çalışan bir amcanın meşhur muhallebisini yer, sonra da hiçbir muhallebiyi bir daha tatlıdan saymazsınız ya, işte öyle bir şey.

Bir diziyi bitirip “Şimdi hangi diziye başlasam” araştırması yaparken hep karşıma çıkardı Breaking Bad. IMDB’nin, 10 üzerinden 9.5 ile en çok oy almış dizisi. 48 ödül almış, 124 de adaylığı var! Her izleyen çok beğeniyor falan.

Uzuun bir süre Breaking Bad’e başlamaya direndim. Tuhaf bir sebepten ötürü öyle çok popüler, çok ön planda olan şeyleri sevmem. Filmlerde falan da mesela genellikle başrolleri tutmam. Hep onun bir adım gerisindeki ikinci adamlara daha fazla sempati duyarım ve onlar da genelde ölür… Yani uzun süre sırf çok popüler olduğu için Breaking Bad’i izlemedim. Sonunda bir gün izleyecek dizi bulamayınca indireyim birinci sezonunu başlayayım dedim.

Konu

Dizinin konusunu tek cümleyle özetlemek gerekirse o cümle şu olur bana göre: Bastırılmış, hep pasif kalmış bir adamın, tadına bir kez baktıktan sonra güce bağımlı oluşu.

Jesse ve Walt
Çok zeki, ama ezik kişiliği yüzünden sıradan bir lisede kimya öğretmeni olarak hayatını sürdüren, evli ve bir çocuk babası Walter White, günün birinde akciğer kanseri olduğunu öğrenir. Zaten geçimlerini zor sağlamaktadırlar ve kendisi öldükten sonra ailesinin nasıl geçineceğinin endişesine kapılır. Yıllar önce mezun ettiği, Jesse Pinkman isimli eski bir öğrencisinin metamfetamin sattığını öğrenir ve onunla birlikte bir meth laboratuvarı kurar. Yüzde yüze yakın saflıkta, çok sevilen ve ünü kısa sürede yayılan, mavi renkli bir meth üretir. Fakat onun için işin en kolay kısmı methi üretmektir. Hayatında hiç suç işlememiş bir adam olarak diğer suç liderleri arasında yolunu bulmalı, bunu yaparken de narkotikte çalışan ve bu yeni meth üreticisini yakalamaya kararlı olan kayın biraderine yakalanmamalıdır.

!Buradan sonrası biraz spoiler içermektedir!

Walter bir uyuşturucu madde üretip satar, hiç kullanmaz, ama bunu yaparken başka bir uyuşturucuya, güce bağımlı olur. Her ne kadar dizinin başında bu işe ailesi için girmiş olsa, her adımda bunu onlar için yaptığını savunsa da, ancak dizinin son bölümünde itiraf eder, “Kendim için yaptım, çünkü hoşuma gitti, yaşadığımı hissettim,” diye. Dizinin başında tanıdığınız o naif aile babasının hikaye ilerledikçe ne değişimlerden geçtiğini, neler yapmak zorunda kaldığını izlemek insanın tüylerini diken diken ediyor.

"Tehlikede değilim, tehlike benim."
Bir de Jesse var. Walter’ın ortağı, yol arkadaşı. Yarattıkları dünyada hayatta kalabilmek için o da yeri geldiğinde korkunç şeyler yapmak zorunda kalıyor, ama Walter’ın aksine, o her seferinde bunlardan yara alıyor. Walt güçlendikçe, Jesse çöküyor. Vicdan azabıyla baş edemiyor, çünkü o her ne kadar uyuşturucu bağımlısı bir serseri olsa da, masum, hassas ve sıradan bir insan.

Bu dizide beni en çok etkileyen şey, ortaklıklarının ilk dakikasından itibaren didişmeye başlasalar, kimi zaman düşmanlık, kimi zaman nefret, hatta ihanet boyutuna ulaşsalar bile, Walt ve Jesse’nin birbirlerine olan bağlılıklarıydı. İki karakter arasındaki bu ilişki çok çarpıcı. Bir ucunda nefret, ötekinde sahiplenme ve fedakarlık olan bir çubuğun üzerinde bir ileri bir geri gidip gelirler. Bu bağlamda beşinci sezonun on üçüncü bölümü benim için çok sarsıcıydı ve dizinin son bölümünde son karşılaşmalarında Walt’un yaptığı şey ise… İzlemelisiniz.

Spoiler bitti.

Walt ve Jesse'nin ürettikleri mavi meth, yalnızca dizide ün yapmaz, başka dizilerde de adından söz ettirir. Breaking Bad kadar olmasa da oldukça başarılı bulduğum Graceland'de bir sahnede, methamfetamin satmaya çalışan bir karakterin malının kalitesini överken, "Mavi değil, ama epey iyidir," dediğini duyduğumda, "Ah Heisenberg," diye iç çekmekten kendimi alamadım.

Bu dizi benim için çıtayı çok yükseltti. Kurgusu o kadar kusursuz ki, konuyu hiç dallanıp budaklandırmıyor, dağıtmıyorlar. Karakterleri çok derin, çok detaylı, çok gerçekçi oluşturulmuş ve işlenmiş. Yaşıyorlar resmen. Dizinin içinde dram da var, aksiyon da var, zekice uygulanan planlar var. Çekimler çok iyi, oyunculuklar güzel… Gerçekten dizide eleştirecek çok ufak tefek şeyler bulabilirim ancak. Arada bir temposunun düştüğü oluyor, ama kısa sürede yeniden toparlanıp sürükleyiciliğini geri kazanıyor. Herhalde bu dizide hoşuma gitmeyen tek şey, Walter’ın karısı idi.

Eğer hâlâ izlemediyseniz, kesinlikle bu diziyi izlemenizi tavsiye ederim. Tek kötü yanı, sizin için çıtayı yükseltmesi olacaktır. Bittikten sonra boşluğa düşebilir, uzun süre hiçbir diziden tat alamayabilirsiniz.

Not: Eğer bu diziyi izlediyseniz ve aynı tadı alabileceğim başka bir dizi biliyorsanız, lütfen bana söyleyin. Hâlâ boşluktayım.


Yorumlar

  1. The Wire diyorum başka da bir şey demiyorum :))

    YanıtlaSil
  2. Ya Wire'a iki defa şans verdim, dördüncü bölümde üstümü başımı yırtıyodum artık yeter kapatın şu diziyi diye. O kadar çok duydum ki birinci sezondan sonra güzelleşiyor diye, bi şans daha vericem tamam :)

    YanıtlaSil
  3. True detective bundan sonra çıkan en iyi iş, acilen izle.

    YanıtlaSil
  4. Çok ilginç, aynı gün içinde aynı diziyi tavsiye eden üçüncü kişisin. İlginç bir diziye benziyor, vakit bulabilirsem mutlaka başlayacağım :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder